Quantcast
Viewing all 82 articles
Browse latest View live

Mecidiyeköy metrobüs yolcuları imza vermek için kuyrukta

4+4+4'ü durduralım kampanyası ülkenin dört bir yanında devam ediyor. Kampanyayla ilgili haberlerin tümü için http://halkevleri.org.tr/haklar/egitim-hakki  twitter adresinden takip etmek için @444durduralim

MECİDİYEKÖY METROBÜS YOLCULARI İMZA VERMEK İÇİN KUYRUKTA
Mecidiyeköy metrobüs girişinde 4+4+4’e karşı imza atmak isteyenler standın başını hiç boş bırakmadılar. İki saatlik süre içerisinde yaklaşık 450 imza toplandı. İmza atmak için bekleyenler arasında ‘Pardon sıra mı var?’ gibi ilginç diyaloglar yaşandı.
İmza atanlardan bazıları imza toplamak için föy aldılar. Haftaya açılacak standa föyleri dolu halde getireceklerini söylediler. İmza verenler arasında sadece imza ile 4+4+4’ün durdurulamayacağını söyleyenler, eğitim hakkı çalışmalarına sürekli katılmak ve Eylül ayında yapılacak eyleme dahil olmak için iletişim numaralarını bıraktılar. İletişim numarası bırakanların arasında velilerin yanı sıra öğretmenler de yoğun olarak vardı.
İmza föyünü karalayan bir gence halkın tepki göstermesi taleplerin ne kadar sahiplenildiğini de gösterdi.
İmza toplamamıza yardım edenler de vardı. Otobüs bekleyen bir kadın kendi imza atmakla yetinmedi, herkesi imza atmaya teşvik etti. ‘Her gün burada mısınız?’ diye sorandan ‘Neden her gün burada değilsiniz?’ diyenlere kadar pek çok insanın gösterdiği tepkilerle 4+4+4’e karşı toplanan imzalar AKP’ye karşı biriken öfkenin ve 4+4+4’ü durdurma umudunun birleştiricisi oldu.














Sarıyer'de sokak sokak 4+4+4'e karşı imza toplanıyor

4+4+4'ü durduralım kampanyası ülkenin dört bir yanında devam ediyor. Kampanyayla ilgili haberlerin tümü için http://halkevleri.org.tr/haklar/egitim-hakki  twitter adresinden takip etmek için @444durduralim

Sarıyer Halkevi üyeleri AKP'nin 4+4+4 eğitim yasasına karşı Sarıyer halkının tepkilerini biraraya getiriyor. Her gün Sarıyer'in farklı bir mahallesinde kapı kapı dolaşarak, pazar yerlerinde stantlar kurarak Sarıyerlileri 4+4+4 yasasını durdurmaya çağırıyor. İmza kampanyasına ilginin yoğun olduğu stantlarda, kampanyaya destek olmak için imza föyleri dağıtılarak kampanyanın yaygınlaştırılması çağrısı yapılıyor. 26 Temmuz günü Ömürtepe pazarında, 28 Temmuz günü İstinye Dereiçi pazarında stant açan Halkevciler dün de (27 Temmuz) Dağevleri mahallesinde kapı kapı dolaşarak imza topladılar. Önümüzdeki günlerde imza toplamaya devam edecek olan Halkevi üyeleri Sarıyer'de girilmedik sokak, çalınmadık kapı kalmayıncaya kadar imza toplamaya devam edecekler.

















 

Çamlık'ta yazlık sinema keyfi başladı

Her yaz geleneksel olarak yapılan açıkhava film gösterimleri ilk filmini Ömürtepe Çamlık'ta gösterdi.
Mahalle halkının yoğun ilgisiyle başlayan açıkhava film gösteriminin ilk filmi "Bu son olsun" oldu. Film gösterimi bu yıl ikinci kez düzenlenen Halkevi Yaz Okulu çalışmasının fotoğraflarıyla başladı. İki haftadır yapılan etkinliklerin fotoğrafları gösterildikten sonra mahalle halkına yaz boyunca sürecek olan 4+4+4 imza kampanyasına katılım çağrısı yapılarak imza toplandı. Açıkhava film gösterimleri devam edecek.









Dağevleri halkı yaşama sahip çıkmak için nöbette


Sarıyer- Büyükdere sırtlarındaki Dağevleri (Kazım Karabekir) Mahallesi halkı, mahalledeki 2 Temmuz Parkı’na bir süredir yapılmaya çalışılan “Yaşam Evi”nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılması girişimine karşı direniş başlattı

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Yayla Karabacak
30-35 yıldır bu mahallede oturuyorum. İBB’nin engellemesi yüzünden inşaat bitmedi, çocuklarımız yaz boyu evden çıkamadı. Toz toprak nedeniyle sokakta bile oturamadık. Burası mahallemizin toplanabileceği tek alan. Sadece bu mahallenin değil komşu mahallelerin de kullanabileceği ferah bir alan.

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Hatice Kaplan
Bu mahalleyi biz kurduk. Yol, su, okul, elektrik yoktu hepsini kendi ellerimizle yaptık. Biz buralara yerleşip yolunu elektriğini getirince buraları yıkıp zenginlere satmaya kalkıyorlar. Kimsenin malına, canına kastımız yok biz sadece burada yaşamak istiyoruz. Zamanında biz buralara geldiğimizde kimse sahip çıkmazken şu anda bu mahalleyi niye sahipleniyorlar? Bu devlet bunları görmüyor mu?
Melek Aydın-Nuriye Bakır
İki üç aydan bu yana İBB yapılmakta olan parkımızı ve Yaşam Evi’mizi kaldırmaya çalışıyor. Çalışmaları sürekli durduruyor. En son dün sabah İBB zabıtaları yıkmak için geldiklerinde mahalleli olarak hep beraber parkımızın girişinde toplandık ve izin vermedik. Dünden beri de burada bekliyoruz. Akşam mahalleli olarak toplandık, gece yarısına kadar şenlik yaptık. Gece boyunca da nöbetleşe bekledik. Bu sabah geldik ve yeniden bekledik. Bundan sonra da beklemeye devam edeceğiz. Burası emekle, birlik ve beraberlikle yapıldı, bundan sonra da beraberce sahip çıkacağız. Kimse parkımızı elimizden alamayacak.
Gecekondu yerleşimlerden oluşan mahallenin tek ortak kamusal alanı olan parkta yaklaşık üç aydır sürmekte olan Yaşam Evi inşaatının İBB tarafından engellenmeye çalışılması üzerine 2 Eylül sabahından itibaren parkta nöbet tutmaya başlayan Dağevleri halkı, gece nöbetini mahallenin ortak şenliğine dönüştürdü.

İstanbul’da hızlandırılmak istenen “Kentsel Dönüşüm” saldırısının ana hedeflerinden biri olan Sarıyer’in Dağevleri mahallesindeki 2 Temmuz Parkı’nda Sarıyer Belediyesi tarafından başlatılan “Yaşam Evi” inşaatı İBB tarafından uzunca bir süredir bölgenin “yeşil alan ve özel arazi” olduğu gerekçesiyle engellenmeye çalışılıyordu.

Mahalledeki AKP yandaşları ile İBB tarafından aylardır yapılan engelleme çalışmalarına karşı Dağevleri sakinleri yaz aylarında 2 bin imza toplamışlardı. Mahallenin tek ortak kamusal alanı olarak yıllardır film gösterimleri, 2 Temmuz ve Newroz anmaları için kullanılan 2 Temmuz Parkı’nda yapılan Yaşam Evi, mahalledeki yaşlılar, kadınlar, gençler ve çocuklar için spor ve kültür-sanat faaliyetleri için kullanılacak.

Uzunca bir süre ara verildikten sonra son günlerde yeniden başlayan Yaşam Evi inşaatı, 2 Eylül Pazar sabah saatlerinde 2 Temmuz Parkı’na gelen İBB zabıtaları tarafından yıkılmak istendi. Parkta bulunan az sayıdaki mahalle sakininin direnişi üzerine İBB zabıtasının biber gazlı polis ekipleri eşliğinde parka gelmesi üzerine başta kadınlar olmak üzere çok sayıda mahalleli 2 Temmuz Parkı’nda toplanmaya başladı. İBB ve polis ekipleri mahalle halkının yoğun tepkisi üzerine mahalleden ayrılırken, inşaat, mahalle sakinlerinin imece çalışmasıyla devam etti. İBB ekipleri ise saat başı araçla inşaat alanına gelerek inşaatın fotoğraflarını çekmeyi sürdürdü. Sarıyer Yaşam Platformu mahalle halkını akşam saatlerinde de süren Yaşam Evi inşaatına şenlikli bir gece nöbetiyle destek vermeye çağırdı.

Akşam saat 20.00 sularında başlayan fiili şenlikle birlikte 2 Temmuz Parkı gece geç saatlere kadar büyük bir kalabalığa sahne oldu. Şenliğin açılışında Sarıyer Yaşam Platformu sözcüleri tarafından yapılan konuşmada, yıllardır Dağevleri halkının insanca değerleri yaşattığı en önemli mekan olan 2 Temmuz Parkı’nın bundan sonra da mahalle halkının kararlı direnişiyle halkın ortak yaşam alanı olmaya devam edeceği vurgulandı. Sarıyerli sanatçıların oluşturduğu Alzaymır Grubunun şarkılarıyla ve mahalleli davul-zurna sanatçılarının müzikleriyle destek verdiği şenlikli gece nöbeti geç saatlerde sona ererken, mahalleli sabah erken saatlerde yıkım baskını tehlikesine karşı nöbet tutmayı sürdürdü.

Dağevleri halkının 2 Temmuz Parkı’ndaki yaşamı savunma nöbeti devam ediyor. Öğlen saatlerinde Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, nöbeti sürdüren Dağevleri halkıyla dayanışmak için mahalleye bir ziyaret gerçekleştirdi.













Panel: AKP rejimine karşı solda birleşmek mümkün mü?

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Sarıyer Halkevleri, 9 Aralık Pazar günü,“AKP rejimine karşı solda birleşmek mümkün mü?” başlıklı bir panel düzenlemektedir.
Panel; eğitimden kentlere, başkanlık rejimi tartışmalarından kadın bedenine ve televizyon dizilerine dek hayatın her alanında piyasacı-gerici saldırıları tırmandıran; Ortadoğu’da savaş, Kürt sorununda ırkçı sertleşme siyasetini payandası haline getiren AKP rejimine karşı, bağımsızlıkçı, ilerici, demokratik, eşitlikçi ortak bir muhalefet çizgisi yaratma imkanlarını tartışmayı amaçlamaktadır. Panelimize katılımınızı bekliyoruz.





Konuşmacılar:
Ergin YILDIZOĞLU (Cumhuriyet Gazetesi Yazarı)
Ferda KOÇ (Sendika.Org Yazarı)
İlhan CİHANER (Denizli Milletvekili-CHP)
Merdan YANARDAĞ (Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Sebahat TUNCEL (İstanbul Milletvekili- BDP)

Tarih: 9 ARALIK PAZAR, SAAT:13.00
Yer: Bosfor Restaurant, Büyükdere/ SARIYER
İletişim: 0 212 218 15 06/ 0537 572 14 44

AKP rejimine karşı solda birleşmek mümkün mü?



Sarıyer Halkevleri tarafından düzenlenen, “AKP rejimine karşı solda birleşmek mümkün mü?” paneli 9 Aralık Pazar günü, Sarıyer Bosfor Restaurant’ta gerçekleşti. Çiğdem Çıdamlı’nın moderatörlüğünü yaptığı panele; Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ergin Yıldızoğlu, Sendika.org Yazarı Ferda Koç, Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ve BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel konuşmacı olarak katıldı. Dinleyicilerin de etkin katıldığı panelde, ağırlıklı olarak AKP karşıtı mücadelenin sol eksende birleşme olanakları ve AKP karşıtı hareketlerin Kürt sorununa bakışı tartışıldığı panel Sendika.Org tarafından canlı yayınladı.



“Biz AKP rejimi altında yaşamak istemiyoruz. Peki, nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz?”
Panelin açılış konuşmasını Çiğdem Çıdamlı yaptı. Konuşmasında panelin düzenlenme gerekçelerinden kısaca bahseden Çıdamlı “AKP rejimi dediğimiz zaman sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu partiyi değil, esasında gerici piyasacı, kadın düşmanı, Alevi düşmanı, Kürt düşmanı, yoksul ve emekçi düşmanı bir rejimin kurucu öznesini kastediyoruz. Panelistlerimizi, bu rejime karşı sol değerlerin ne olduğunu tarif etmeye ve bu rejimi nasıl devirebileceğimizi tartışmaya çağırdık. AKP karşısında solda birleşmek mümkün mü sorusuna bugüne kadar kendi ezberlerimiz üzerinden verdiğimiz yanıtları birlikte tartışmaya, sorgulamaya ve gerektiğinde de ezberimizi bozmaya çağıran bir panel düzenlemek istiyoruz. Çünkü bunu yapmadığımız zaman biz mahallelerimiz yıkılırken yan yana direnen insanlar, emekçiler olarak şu söyleyebiliyoruz. Biz AKP rejimi altında yaşamak istemiyoruz. Peki, nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz? Diyelim ki, laik bir ülkede yaşamak istiyorsak laikliği hangi güçlerin somut teminatıyla, bugün ülkemizde yaşayan hangi başka güçlerle birlikte gerçekleştireceğiz sorusunu sormak zorundayız. Kardeşin kardeşi boğazlamadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz diyorsak aynı zamanda bunu hangi başka güçlerle birlikte yapabileceğimizi yeniden sormak durumundayız.” diyerek ilk sözü Merdan Yanardağ’a verdi.

“Türkiye'de üç temel politik güç vardır”
Yanardağ konuşmasının başında, Türkiye’deki üç temel politik gücün varlığından bahsetti ve bu üç temel gücün birlikte hareket olanaklarının olduğunun altını çizdi. “Birincisi sosyalist muhalefet, ikincisi Kürt siyasal muhalefeti ve üçüncü olarak gelişen bugüne kadar net bir biçimde tanımlanmayan bir Cumhuriyetçi muhalefet.” Yanardağ konuşmasında “Cumhuriyet’e dönük bu topraklarda iki tarihsel eleştiri vardır. Birincisi Cumhuriyet’e dönük İslamcı, gerici, dinci eleştiridir. Bu eleştiri tarihsel ve kategorik olarak iki ayrı özellik taşır. Kategorik olarak karşı devrimci bir eleştiridir. Tarihsel olarak gerici bir eleştiridir. Cumhuriyet’e dönük bir de bizim eleştirimiz, sosyalistlerin bir eleştirisi vardır. Bu eleştiri tarihsel olarak ilerici ve kategorik olarak devrimci bir eleştiridir. İşte tam burada liberal ve muhafazakar entelijansiya ideolojik bir hile yaptı. Cumhuriyet’e dönük her iki itirazı da demokratik bir itiraz gibi sundu. Dolayısıyla Cumhuriyet’e dönük devrimcilerin, sosyalistlerin eleştirileriyle gericilerin ve İslamcıların eleştirileri birbiriyle karıştı, iç içe geçti. Her ikisi de demokratik bir itiraz gibi sunulunca, dinci ya da gerici muhalefet iktidar karşısında soldan gelecek ya da toplumda bugüne kadar devletle sistemle sorunları olmuş, çatışmış, muhalefette kalmış, geniş toplum kesimlerinin direniş reflekslerini kıran bir etki yarattı.” dedi.

Yeni bir cumhuriyeti inşa edecek birlik
AKP rejimine karşı birleşme olanaklarına ilişkin ise şunları söyledi: “Eğer bu ülkede Kürt sorunu çözülecekse ve birlikte ortak bir gelecek oluşturacaksak, yeni bir Cumhuriyet inşa edeceksek sosyalist muhalefetin, Kürt muhalefetinin ve Cumhuriyetçi muhalefetin birleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de Kürt hareketi -Ortadoğu’daki diğer ülkelerden farklı olarak- laik, seküler bir harekettir. Türkiye’de PKK, Ortadoğu’daki tek laik, tek modern harekettir. Kürt coğrafyasında kadının bu kadar aktif olduğu başka bir hareket var mı? Birçok yerde kadın belediye başkanları var, kadın eşbaşkanlar var. Bu konuda BDP öncülük yaptı ve diğer partiler izledi. Ama bu, bu coğrafyadaki, bu topraklardaki ortak aydınlanma ve modernleşme sürecinin bir ürünüdür diye düşünüyorum. Dolayısıyla Kürt siyasal hareketi de Türkiye’nin genel aydınlanma mücadelesinin ve devriminin ürünlerinden biridir. Dolayısıyla Kürt siyasal hareketinin devletle değil, hangi toplum kesimleriyle bu işi birlikte çözebileceğini düşünmesi gerektiği kanaatindeyim. Esas olarak Türkiye’de solun ve geniş cumhuriyetçi muhalefetin Kürt muhalefetiyle birleşmesi halinde bu gerici, faşizan diktatörlüğün yıkılabileceğini ve Türkiye’de bir özgürlük ortamının inşa edilebileceğini düşünüyorum.”

“AKP rejimi tarihsel bir bloktur”
Panelde ikinci sözü alan Ergin Yıldızoğlu, tartışmayı iki eksende kurmak gerektiğinden bahsetti. Birinci eksen solun çok geniş tanımlanması ve birleşme söz konusu olduğunda komünistlerin yanı sıra AKP’den çok daha ileri özgürlük talebi içeren her kesimi bu birleşmenin kapsaması; ikinci eksen ise AKP rejiminin ne olduğunun tespitinin doğru yapılmasıdır. Yıldızoğlu konuşmasında, “AKP rejimi AKP’den oluşmuyor. AKP rejimi dediğimizde, aslında belirli bir tarihsel blokla karşı karşıya olduğumu düşünmeye başlıyorum. Kökleri Cumhuriyet’in öncesine kadar giden belirli sınıf ilişkilerinin uzun yıllar iktidar dışında kaldıktan sonra tekrar geri gelmeye başladığını ve liberal entelijansiyanın da yardımıyla bir tarihsel blok oluşturmaya başladığını düşünüyorum. Burada uluslararası ilişkilerinde çok önemli etkisi, desteği olduğu (açıktır). Çok önemli bir laftır, ilk AKP ortaya çıkarken ‘iç ve dış dinamikler ilk defa örtüşmeye başladı’ kavramı bu özgün tarihsel bloğun bir ifadesidir.  Bu tarihsel blok gittikçe gerici gittikçe baskıcı gittikçe toplumun muhalefet itiraz kanallarını eleştiri kapılarını kapamakta olan bir rejimi adım adım inşa ediyor. Ancak son dönemde bazı gelişmeler, hem inşa sürecinin henüz tanımlanmadığını hem de bu tarihsel bloğun iç istikrarını korumakta zorlanmaya başladığını düşündürüyor. Bu gözlem doğruysa bir karşıt proje oluşturmak, bir karşıt tarihsel blok oluşturmak için de, bir tarihsel an oluşmaya başladığını düşünmek ve geniş anlamda sol açısından yeni olanakların şekillenmeye başladığını düşünmek mümkün. Örneğin bu blok muhalefeti engelleyemiyor. Uluslararası ilişkilerini yönetmekte zorlanıyor. Bu bloğun uluslararası destekçileri, mimarları bu blok hakkında kuşkuya düşmeye başladılar. AKP rejimine karşı çıkarken bu tarihsel bloğa ve gittikçe baskıcılaşan ve totaliter özellikler sergileyen ekonomik, politik, kültürel politikalarına karşı çıkmak gerekiyor. Ancak bir tarihsel blok deyince belirli bir sınıflar matrisini ilişkisini düşünmek gerekir. Onu birleştiren söylem üzerinde durduğunu görmek gerekir. Dolayısıyla da bir blokla mücadele etmek için onun karşısına belirli bir sınıf ilişkilerine dayanan belirli bir söylemi benimseyen bir başka blok koymak gerekiyor. Şimdi sol yelpazeyi oluşturan güçlerin önündeki en önemli görevin bu olduğunu düşünüyorum.” dedi. AKP rejimine karşı oluşturulacak olan bloğun bir eksene, taşıyıcı bir kolona dayanması gerektiğini vurgulayan Yıldızoğlu; bu tarihsel bloğu oluşturma sürecinde bir asgari müşterek aramanın, bir program oluşturmanın aslında sınırlayıcı bir etki yapabileceğini, bu bloğun içinde birbiriyle çelişen ama var olması zorunda olan bir sürü talebin bastırılacağını ve özgürlük dinamiklerini zayıflatacağını düşündüğünü, ayrıca önemli olanın bu bloğu kurarken çelişkilerin farklılıkların farkında olmak ve esas olarak bunları ortadan kaldırmaya çalışmak yerine bunları yönetmeye çalışmanın yollarını bulmak gerektiğini sözlerine ekledi.

“AKP güçlü değil, aslında biz dağınığız”
Konuşmasına AKP'nin güçlü olmadığına, aslında AKP'ye karşı mücadele edenlerin dağınık ve örgütsüz olması AKP'yi güçlü gösterdiğine vurgu yaparak başlayan Sabahat Tuncel: “Türkiye'deki sol ve sosyalistlerin sadece sınıf meselesi üzerinden ya da sadece cumhuriyeti kurtarmak üzerinden bir tartışmasının eksik olacağını düşünüyorum. Mesela sol Kürt sorununa nasıl yaklaşıyor? Kürt sorunun çözümü konusundaki perspektifi nedir? Gerçekten Kürt sorununu, Kürdistan sorununu bu kadar rahat tartışabiliyor muyuz? Ben hala solun belirli bir kesimi içerisinde Türkiye ve Kürdistan sorunu çok rahat bir şekilde tartışabildiğimizi düşünmüyorum.” dedi.

“Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak, Cumhuriyet'te yaşayan halkların haklarına sahip çıkmakla mümkündür”
Bugün AKP'nin bu kadar güçlü olmasında ana muhalefetin büyük rolü olduğunu söyleyen Tuncel sözlerine şöyle devam etti:  “Mesela ana muhalefet partisi hala Kürtlerin anadilde eğitim hakkını Türkiye'yi böler diye reddediyor. Anadilde savunma hakkını -açlık grevlerinde bu kadar gündemleşti - üniter yapıyı bozar, mahkeme dilini değiştirir diye şerh koydu. Ana muhalefet 89 raporundan bugün çok daha geri noktadadır. Mesela bugün Roboski katliamını en çok eleştirenlerden biri ana muhalefettir ama Roboski katliamına vize veren yine AKP, CHP ve MHP'dir. Sınır ötesi operasyona el kaldırdılar, ordu oradan aldığı yetkiyle bombaladı. Başbakan 'siz bana yetki verdiniz ben de o yetkiyle gittim bombaladım' diyor. Gerçekte CHP bugün ana muhalefeti hakkıyla yapsa bugün AKP orada duramaz. Mesela Kürtler halktır, bu halka haklarını vereceksin dese AKP bunun karşısında duramaz.
Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmanın kendisi bence Cumhuriyet'te yaşayan halkların haklarına sahip çıkmakla mümkündür. Bunlar olmadığı sürece Türkiye'de gerçek anlamda sorun çözülmeyecektir.”

“İktidar olma niyetinde olan bir parti bu ülkenin temel sorunlarını çözer”
“Kürt sorununu AKP çözemez, çünkü başbakan tam bir Kürt düşmanıdır. Sadece Türkiye'deki Kürtlerin değil Ortadoğu'daki Kürtlerin de düşmanıdır. Ama solun da bu haliyle bu sorunu çözecek durumu yok. Daha doğrusu niyeti yok. Sayın Kılıçdaroğlu'nun kendisi hem bir Kürt hem bir Alevi'dir, bölge insanıdır. Bölgede neler yaşandığını çok iyi biliyor. Dersim'de büyümüştür. Savaşın ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Dolayısıyla barışın ne demek olduğunu da biliyor. CHP değişmiyor. İktidar olma niyetinde olan bir parti bu ülkenin temel sorunlarını çözer.”

“Kürtler kararını verdi, peki ya Türkler?”
“Türkler Kürtlerle nasıl yaşayacaklarına karar vermelidirler. Çünkü Kürtler Türklerle nasıl yaşayacaklarına karar vermiştir. Kürtler diyor ki biz bu ülkede yaşayabiliriz bizim diğer halklarla bir sorunumuz yok ama biz Kürt olarak yaşamak istiyoruz anadilimizi istiyoruz kimliğimizi istiyoruz kültürümüzü istiyoruz bu ülkede de kendi kendimizi yönetmek istiyoruz demokratik bir sistem istiyoruz Ben Türk yoldaşlarıma soruyorum siz bu Kürtlerle nasıl yaşayacaksınız bir karar verin yoksa bu işin içinden çıkmak mümkün değil.”

AKP'ye direnebilen üç kuvvet
Konuşmasına - önceki konuşmacıların aksine - Türkiye'de AKP'ye direnebilme yeteneğine sahip iki değil, üç temel kuvvet olduğunun altını çizerek başlayan Ferda Koç “AKP'nin tarihsel bloğunu dağıtacak yeni bir toplumsal süreç başlatmak buradaki ana momenti oluşturuyor. Bu noktada do AKP iktidarına karşı direnebilen güçlerinsinerjistik varlığının önemli olduğu düşüncesindeyim. AKP'nin temsil ettiği neo-liberal yeni sömürgecilikdüzenine karşı direnebilen aslında üç kuvvet var. birincisi Kürt hareketidir. Gerçekten de Kürt hareketi bu çarka karşı direnebilme yeteneğini her hükümet döneminde ayrı ayrı pratiklerle göstermiştir ve bundan sonra da göstereceği görülüyor. Cumhuriyetçi muhalefet değişik liderliklerle -kendi içerisinden değişik liderlikler üreterek-  ya da değişik liderliklere yedeklenerek Türkiye'de bir ana damar olduğunu ortaya koymaya başardı şimdiye kadar ve bundan sonra do çeşitli şekillerde ortaya kayacağını bekleyebiliriz. İktidar bununla da baş etme yeteneğinde değil. Ama bir üçüncü merkez de var: sosyal muhalefet. Yani gecekondusu başına yıkılmak istenen gecekondu halkının direnişi Melih Gökçek gibi bir Ankara imparatoruna Dikmen gibi küçücük bir mahallede – bin-bin 500 kişilik bir insan grubu – on beş yıldır direniyor ve Melih Gökçek eğer Ankara'da bir iktidar tedirginliği yaşıyorsa bu direnişin imkanlı olduğunu orataya koyan bu pratik sayesinde. Ya da küçük ama o ses getiren yumurtaların üniversiteden eksik olmaması ve AKP iktidarının üniversitede bir türlü bütün tahkimatını yapmasına rağmen hegemonya kuramayışı bu bakımdan bir iktidar rahatsızlığının bulunduğunu gösteriyor. Dolayısıyla AKP iktidarı dağıtan üç temel odaktan bahsederek düşünmemiz lazım. Zaten ben esasen bu üçüncü kavramın birinci ve ikinci öznelerin sinerjistik ilişkiye girmesinde ana rolde olabileceğini düşünüyorum.” dedi.

Ortadoğu'da iki demokratik kuvvet: Filistin ve Kürtler
Koç, konuşmasının ilerleyen kısımlarında birlik tartışmasına dair şunları söyledi: “Ortadoğu'da iki tane demokratik kuvvetin varlığını akıldan çıkarmamalıyız. Birinci Kürtlerdir, ikincisi Filistin'dir. Eğer Türkiye'de Cumhuriyetçi hareket Filistin ve Kürt sorunuyla bağlantısını samimi demokrat özgürlükçü ve eşitlikçi bir perspektifle kuramaz ise ancak Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Avrupa Birliği'nin oluşturduğu masaya eklemlenerek kendi siyasi statükosunu güvencelemeye çalışacaktır. Böyle bir durumda da bu savaşın herhangi bir sonunu getiremeyeceğimiz gibi bu yeni oluşan statüko içerisinde de emperyalist nüfuzun bir oyuncağı olmaktan kurtulamayacağımız aşikardır. Eğer Ortadoğu'nun demokratik ve self-determinasyona dayanan bir geleceği olacaksa bu Türkiye'deki demokrasi güçleriyle Kürtler ve Filistinlilerin oluşturabileceği bir eksenin üzerinde kurulabilir.”

Kürt taleplerinin sosyalizasyonu
Kürtlerin talepleri ile neo-liberal sömürüye karşı verilen mücadele arasında ilişki kurulması gerektiğine vurgu yapan Koç, “Kürt taleplerinin sosyalizasyonu ise aynı zamanda Türkiye tarafında neo-liberal sömürgeciliğin yarattığı sonuçlarla mücadele eden halkın talepleriyle Kürt talepleri arasında mutlak bir uyuşmanın olduğunu göstermekle mümkündür. Kürtlerin bugün en çok öne çıkardığı kimlik hakkı talebi, anadilde eğitim hakkıdır. Peki, anadilde eğitim hakkının gerçekleştirilme imkanı nerededir? Eğitim özelleştirilmesinde midir? Kürtler anadilde eğitim hakkına ancak eşit, parasız ve kamusal eğitim sistemi ile ulaşabilirler. Anadilde eğitim talebini eşit, parasız ve kamusal eğitim talebi olarak Kürt hareketinin ortaya koyabilmesi lazım. Kürt hareketi mesela bunu 4+4+4 meselesi gündeme geldiğinde böyle bir birlik üretmeyi ıskaladı. Yani, milli eğitimin birliği, devlet tarafından verilirliği halkçılığı ve bütün kimliklere saygılı bir şekilde yeniden yapılanması tek bir muhalefet cephesinin örülmesinde kullanılabilir bir temeldir bu başarılabilirse bu iki uç bir araya getirilebilir düşüncesindeyim.” diyerek konuşmasını bitirdi.

“AKP Kürt sorununu çözmek değil, yönetmek istiyor”
Panelde son sözü İlhan Cihaner aldı. AKP'yi Kürt sorununun muhatabı olmaktan çıkarmak gerektiğini belirten Cihaner, “AKP Kürt sorunun çözmek istemiyor, iç politik konumuna göre bunu yönetmeyi istiyor. Bir ay içerisinde müzakereden çok sert bir savaşa dönen bir yalpalama içerisinde ve bütünlükçü bir programı olmadığı çok açık. Barış içerisinde yaşamanın koşullarını kısa sürede oluşturamazsak, geriye Türk'ün Kürt'ün Laz'ın Çerkez'in tüm etnik unsurların üzerinde yaşayabileceği bir yurt bile kalmayacaktır. Çünkü Ortadoğu'da yaşananlar ortada.” dedi.

AKP'ye karşı eylem birliği
Ayrıca AKP'ye karşı eylem ve reaksiyonda bir araya gelmek gerektiğine değinen Cihaner, sözlerine şöyle devam etti: “Halk düşmanı bir rejimle karşı karşıyayız, Kürt düşmanı, Alevi düşmanı, ırkçı, mezhepçi emek düşmanı en önemlisi ve sadece bu da değil, AKP içerdeki bu halk düşmanı politikalarının yanında AKP'ye asıl rengini veren neo-liberal küreselleşmeci ve emperyalizmin Ortadoğu'daki taşıyıcı konumunda olamasıdır. Bir rejime karşı birlik üç eksende oluşabilir. Birincisi liderlik ya da lider ekseninde olabilir, bunun zaten bugün koşulları yok. İkincisi bir program çerçevesinde olabilir. Bunu da Türkiye çok denedi. Özellikle bu yapıya nüfuz edecek yapıların taşıdıkları farklılıkları, arızaları da oraya götürecekleri için çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum. Ama esas olanı bence, eylem ve reaksiyon anlamında bir araya gelmek olduğunu, en verimli yöntemin de bu olduğunu düşünüyorum. Bunun örneğini Halkevleri özellikle 4+4+4 mücadelesinde ve diğer sol yapılanmalar çok güzel verdiler. Ya da halkın barınma hakkı çerçevesinde verilen mücadeleler buna örnek teşkil edebilir.”

“Cumhuriyetçi muhalefet kendi içerisinden sisteme karşı güçlü bir eleştiri çıkarmalıdır”
“AKP artık devletleşti. Bunun özellikle Cumhuriyetçi muhalefetin kabul etmesi sindirmesi biraz zor ama bunun mutlaka yapılması gerekir. Cumhuriyetçi muhalefet kendi içerisinden, sisteme rejime güçlü bir eleştiri çıkaramadığı için sloganların ötesine geçmedi. Örneğin 'Türkiye laiktir, laik kalacak' denildi ama Türkiye hiçbir zaman laik olmadı hepimizin bildiği gibi ve bu bir müddet sonra o boş kavramı öyle olmadığı halde sloganlarla savunmanın ötesine gidemedi ve o kavram çöktü. Ya da 'demokratik, sosyal, hukuk devleti' diyebileceğimiz bir program üstüne oturttu hep. Türkiye Devleti, hiç demokratik olmadı, hiç de hukuk devleti olmadı. Bunu eğer teşhis edip içerden güçlü eleştiri çıkarabilirse Cumhuriyetçi muhalefet bu yeniden kuruluşu, barış içerisinde demokratik özgürlükçü yeniden kuruluşu sağlayacak bir dinamik haline dönüşebilir diye düşünüyorum.”

“Kürt sorunun barışçıl çözümünü AKP'ye dayatmak gerekir”
Son olarak Cihaner, “Bizim ana eksenimiz bu muhalefet odaklarının tamamını kesen argümanlar olması gerekir. Bu da bence bir anti-emperyalist yaklaşım, iki anti-küreselci ve neo-liberal politikaların karşısında emek örgütlenmesini ön plana çıkaran yurttaşların haklarını ön plana çıkaran bir mücadele eksenin oluşması gerekir. O zaman bu eksen tüm muhalefet odaklarını hiç kimseyi uzaklaştırmadan keser ve bu arkadaki sorunun cevabını sol değerler üzerinde birleştirmiş oluruz.  Toplumsal muhalefet odakları AKP'nin kriz odaklarına daha fazla yoğunlaşırlarsa AKP'nin geriletilmesinin mümkün olacağını düşünüyorum. Bunlarda birisi dış politika, bir diğeri Kürt sorunu. Kürt sorunun barışçıl çözümünü tüm muhalefet odaklarıyla birlikte AKP'ye dayatmak lazım.” diyerek konuşmasını sona erdirdi.
Panelin ikinci kısmında ise dinleyicilere söz verildi. Dinleyicilerin tartışmaya katılımın da bir hayli yoğun olduğunun gözlendiği panel, bu ve benzeri tartışmaların genişletilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiği genel fikri ile sona erdi.

Panelin video kayıtları için  tıklayın






Sarıyer Halkevi 25. Yaşını dostlarıyla birlikte kutladı

Sarıyer Halkevi 22 Aralık Cumartesi günü yirmi beş yıldır omuz omuza mücadele ettiği dostlarıyla dayanışma yemeğinde bir araya geldi.




Sarıyer’i el birliğiyle kurdular
80 darbesinden sonra İstanbul’da açılan ilk Halkevi şubesi olan Sarıyer Halkevi, 1988 yılında Sarıyer’de halkın nefes aldığı ve faşizme karşı direniş mevzisi haline getirdiği evi haline geldi. Yirmi beş yıldır barınmadan, suya, çevre hakkından, ulaşım hakkına Sarıyer halkının tüm sorunlarını el birliği ile çözen, mücadele eden Sarıyer Halkevi aynı zamanda halkın barış ve kardeşlik şiarını en yüksek sesle dile getirendi de. Ormanların talanına karşı mücadele ederken, susuz mahallelere su getirirken, okulsuz mahalleye okul, yolsuz mahalleye yol, çocuklara kreş yaparken, barış şenliklerinde binleri bir araya getirdiler.

Sarıyer Halkevi çeyrek asrı birlikte devirdiği dostlarını unutmadı
Sarıyer Halkevi’nin 24.12.12 Cumartesi günü Bosfor Domani Restaurant’ta gerçekleşen dayanışma yemeğine yirmi beş yıldır birlikte mücadele ettiği dostları da katıldı. Başkan Hasan Pulat sahneye çıkarak yürüttükleri mücadelede emeği geçen herkese teşekkür ettikten sonra  Sarıyer Halkevi’nin kurucularından olan Şadiye Özdemir ve Ramazan  Gecenoğlu’nu davet etti. Halkevciler adına üzerinde “ Sarıyer Halkevi’nin yirmi beş yıllık mücadelesinde omuz omuza yürüdüğü dostları adına Sevgilerle” yazan plaketleri  Gaziosmanpaşa Halkevi Başkanı Filiz Korkmaz ve Gültepe Halkevi Başkanı Ahmet Ertürk verdi. Gece boyunca sinevizyonda geçmişten günümüze Sarıyer Halkevi’nin yaptığı etkinlikler ve eylemlerin fotoğraflarından oluşan bir slayt gösterildi.

Artık daha da güçlüyüz
Konuşmaların ardından sahne programı başladı. Sahneye ilk olarak Tarabyaüstü Halkevi Kadın Müzik Grubu çıktı. Neşeli şarkılarıyla dinleyenlere keyifli anlar yaşatan kadın müzik grubu adına Tarabyaüstü Halkevi başkanı Filiz Aktaş söz alarak; “Yirmi beş sene önce Sarıyer’de emperyalizme, gericiliğe ve faşizme karşı başlattığınız bu mücadelede altı yıldır sizlerle birlikte omuz omuza yürüyoruz. Sarıyer’deki ikinci şubemizle birlikte artık daha da güçlüyüz. Daha nice yirmi beş yıllara birlikte yürümek isteriz” dedi ve sahneden indi.
Tarabyaüstü Halkevi Kadın Müzik Grubu’nun ardından konuk sanatçı Serdar Yıldız sahne aldı. Kürtçe türküleriyle geceye renk katan Yıldız dinleyenleri halaylarıyla coşturdu. Serdar Yıldız’ın ardından Sarıyer Halkevi Müzik Grubu Grup Alzaymır sahneyi aldı. Grup Alzaymır gecenin en çok beğenilen grubu oldu.

Sarıyer Halkevi’ni yalnız bırakmadılar
Sarıyer Halkevi’nin 25. Yıl Dayanışma Yemeği’nde Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Sarıyer Belediye Başkan Yardımcısı Adnan Ayber, Sarıyer Belediye Meclisi Başkan Vekili Hüseyin Coşkun, Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Erdal Sarıgöl, Sarıyer Belediyesi çalışanları, CHP Sarıyer İlçe Örgütü, CHP Sarıyer İlçe Eski Başkanları Dr. Cengiz Alp ve Serdar Sarıoğlu, Tek-Sif Sendikası’ndan Asalettin Arslanoğlu, Emekli-Sen İstanbul şube yönetiminden Yaşar Avcı, Emekli-Sen Sarıyer Girişiminden Ramazan Gecenoğlu, Sivas Ulaş Karagöl Köy Derneği, Sivas Ulaş Güneşli Köy Derneği, Çayırbaşı Sosyal Yardımlaşma Derneği, Sarıyerliler Derneği, SARI Platform, Sarıyer Dersimliler Birliği, Maden Dereiçi Kültür ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kocataş Mahalle Derneği, Tonyalılar Derneği, Ruhi Su Dostlar Korosu üyeleri de Sarıyer Halkevi’ni yalnız bırakmadılar.







Sarıyer Halkevi 25. yılını şenlikle kutladı



Sarıyer Halkevleri 25. Yıl etkinlikleri kapsamında 12 Ocak Cumartesi günü Sarıyer Halk Eğitim Merkezi’nde Hilmi Yarayıcı, Bandista, dost sanatçılar, Tarabyaüstü Halkevi Bağlama Atölyesi ve Sarıyer Halkevi Gençlik Korosu’nun sahne aldığı bir konser düzenledi.
 Konser Sarıyer Halkevi’nin 25 yıldır yürüttüğü mücadelenin kısa bir sinevizyon gösterimiyle başladı. Ardından Sarıyer Halkevi Başkanı Hasan Pulat sahne alarak Sarıyer Halkevi’nin 25 yıllık mücadeleyi anlatan bir konuşma yaptıktan sonra sözü Halkevleri MYK üyesi Özge Ozan’a devretti. Ozan konuşmasında , insanca bir yaşam için verdiğimiz mücadelede kritik bir süreçten geçtiğimize vurgu yaparak AKP’nin 4+4+4 ucubesi ile hayatımızı karartmasına izin vermemek için herkesi 26-27 Ocak’ta yapılacak olan Büyük Eğitim Hakkı Buluşması’na davet ederek son verdi.
Ardından sahneye Sarıyerli gençlerden oluşan bir müzik grubu çıkarak türküleriyle gelenlere keyifli anlar yaşattı. Müzik grubunun ardından iki yıldır Tarabyaüstü Halkevi’nde çalışmalarını sürdüren Bağlama Atölyesi ürettikleriyle izleyicilerin karşısına çıktı. Bağlama Atölyesi öğrencilerinin ardından sahneye çıkan Bandista şarkılarıyla izleyicileri coşturdu. Bandista’nın ardından sahneye beş yıldır çalışmalarını sürdüren Sarıyer Halkevi Gençlik Korosu çıktı. Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak bu sene birkaç solo parça da seslendiren koronun ardından Hilmi Yarayıcı sahne alarak türkülerini izleyenlerle paylaştı. Etkinlik Hilmi Yarayıcı ile son buldu. 











Üyelerimiz Onurumuzdur!



Geçtiğimiz yıl 18 Mart’ta yapılmak istenen ve Valilik tarafından keyfi bir biçimde yasaklanan Newroz mitingine katıldıkları gerekçesiyle, çoğu üniversite öğrencisi 6’sı tutuklu 11 kişi 17 Ocak’ta yargılanacak. Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, halen tutuklu yargılananlardan, Sarıyer Halkevi üyesi İhsan Oğuzcan Yüzgeç'in cep telefonu rehberinde yine Sarıyer Halkevi üyesi olan müzisyen İlkay Akkaya'nın cep telefonunun çıkması, polis fezlekesinde "örgüt bağı" gibi yansıtıldı.
Üyelerimizden İlkay Akkaya altı yıldır çalışmalarına devam eden ve Türkiye’nin bir çok yerinde konserler vermiş olan Sarıyer Halkevi Gençlik Korosu’nun kurucusu ve çalıştırıcılarındandır ve İhsan Oğuzcan Yüzgeç de koromuzun üyelerindendir.
25 yıldır Sarıyer halkıyla birlikte insanca yaşam, barış ve demokrasi mücadelesi veren bir kurum olarak şubemize ve üyelerimize yönelik bu dayanaksız ve hukuk dışı karalamayı kınıyor ve tüm üyelerimizi 17 Ocak saat 9.00’da Çağlayan Adliyesi önüne çağırıyoruz.

Newroz davasından dakika dakika

Newroz Bayramı kutlamalarına katıldıkları gerekçesiyle tutuklanan, 6'sı tutuklu 11 kişinin yargılandığı dava Çağlayan Adliyesi'nde görülmeye başlandı

5'i üniversiteli 6 tutuklu toplam 11 kişinin yargılandığı Newroz davası Çağlayan Adliyesi'nde başladı. Dakika dakika davayı aktarıyoruz:

16:40 Savcı suç işlediklerine dair kuvvetli şuphe bulunduğunu iddia etti. Tutukluluklarının devamını istedi.
16:39 Hakim Burcu ve Eren'e taş atıp atmadıklarını sordu. İkisi de taş atmadıklarını söyledi.
Zeynel Nihadioğlu'un savunmasından notlar (baştan sona doğru):


  • Metal işçisiyim. Ücretlerimizi alamadığımız için Umur Talu'ya gönderdiğimiz bildiri suç sayılmış.Yazı suçsa Talu da burda olmalıdır.
  • Her bir savunma oldukça iyi hazırlanmış. Davanın hukuksuzluğu her savunmada iyice açığa çıkıyor.
  • Newroz'da 1 kişi öldü. Onu öldüren polis sokaklarda geziyor. Ama biz 9 aydır tutukluyuz.
16:18 Zeynel Nihadioğlu'nun savunması alınıyor.
16:11 Yiğitcan Yirmibeş de tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesini talep etti.

Yiğitcan Yirmibeş'in savunmasından notlar (baştan sona doğru):
  • Tekrar gibi olacak ama savcılık makamı bu savunmaları çokça dinlemeli.
  • Tutuklama gerekçesi 7 ay tarafıma bildirilmedi. Bu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne aykırıdır.
  • Newroz hukuk adına yasaklanmamıştır. Tamamen siyasi kaygılar vardır. Bayram kutlamak suç gibi gösterilmiştir.
  • 19 Ocak'ta Hrant Dink anması yapılacaktır. Polis bunu engellemeye çalışsa da halk itibar etmeyecektir. Newroz da böyle bir şeydir.
  • Yıllardır yaşadığım evde polisler tarafından çevrilerek gözaltına alındım.
  • Kolluk kuvvetleri hiçbir uyarı yapmadan saldırmıştır. Kazlıçeşme yasaklı alan olmasına rağmen, Millet Caddesinde saldırmıştır.
  • Pensilvanya'dan gelen talimatlarla hareket edenler herkesin talimatla hareket ettiğini düşünebilir! Ben kimseden talimat almadığımı kanıtlamak için sürekli bir şeyler mi takip etmek zorundayım?
  • Öcalan "Ağaçları koruyun çevreyi temiz tutun" dese, TEMA yasadışı faaliyet mi yapmış olacak?
  • 9 aydır tutuklu olmamızın maliyeti bile 18 Mart günü yaptığımız iddia edilen zarardan fazladır.
  • İlk duruşmada tahliye olmamız benzer davaların istatistiklerine eklenmemeli. Bu uygulamalara bir son verilmelidir.
  • İddianamenin Muharrem ayında hazırlanması akla aşure niyetine hazırlandığını getirmektedir. Aşurede bile bu kadar malzeme yok!
  • HDK İçişleri Bakanlığı onayıyla kurulmuş bir yasal partidir. HDK terör organıysa İçişleri Bakanlığı da mı öyle?
  • Newroz alanına girmem olanaksızdı. Gitmek istesem Abdi İpekçi tarafında olmam lazım ama ben Millet Caddesi'ndeydim.
  • Restoranda rakı içerken çekilmiş fotoğraflarımın soruşturmaya katkısı nedir? Bu soruşturma gayriciddidir.
15:40 Yiğitcan Yirmibeş'in savunması alınıyor.

Uğur Karakuş'un savunmasından notlar (baştan sona doğru):
  • Newroz bu coğrafyada barışı ve kardeşliği temsil eder. Terörü değil. Newroz'a katıldım. İstanbul Halkevi üyesiyim.
  • Ben olaydan birkaç gün sonra sivil giyimli dört beş şahsın müdahalesi ile zorla gözaltına alındım.
15:32 Uğur Karakuş’un savunması alınmaya başlandı.

Kadir Ev'in savunmasından notlar (baştan sona doğru):
  • Newroz'a örgüt talimatıyla katılmadım. Herhalde savcı o tarihte İsanbul'da değildi çünkü her yer Newroz afişleriyle doluydu.
  • Ben üniversite öğrencisiyim. Ülkemde barış ve kardeşlik talep ediyorum. Öğrenci Kolektifleri üyesiyim. Newroz barış ve kardeşlik duygularımla katıldım.
  • Newroz daha önce de valilik tarafından yer gösterilerek kutlandı. Ben duyarlı bir üniversiteli olduğum için Newroz’a katıldım.
  • Bize karşı yapılan faşizan bir uygulamadır. Ben bugün buradan AKP'nin oyununu bozup buradan tahliye çıkacağına inanıyorum.
  • Savcı Ev'in hakimin AKP iktidarı politikalarına uygun davrandığını söylediğini iddia etti. Ev: “Hakim değil savcı böyle bir iddianame hazırladı”
  • Ben Newroz'a katılmak istedim ama alana ulaşamadım bile. Benim yasadışı örgüt bağlantım yok. Ben Öğrenci Kolektifleri üyesiyim!
  • Ben kaçmadım 10 Nisan günü evimden alındım. Suç işlediğimi düşünmüyorum. Çağırsaydınız gelirdim.
15:20 Başka tutuklu üniversiteli Kadir Ev'in savunması alınmaya başlandı. 
15:15 Oğuz Yüzgeç'e elinde taş olan fotoğrafı gösteriliyor. Yüzgeç, orada kolluk kuvveti bulunmadığı dolasıyla onlara atamayacağını belirtiyor.

Yüzgeç'in savunmasından notlar (baştan sona doğru):
  • Newroz terör günü değil barış ve kardeşliğin bayramıdır. Bu bayram uzun yıllardır ülkemizde kutlanmaktadır.
  • 10 yıldır kimse bu bayrama gittiği için tutuklanmamıştır. Newroz 1 Mayıs'a benzemektedir.
  • İddia makamı bizi terör örgütü üyesi olarak nitelendirirken hakkımızda somut bir delil bulunmamaktadır. İzlediğim Cesur Yürek filmi bile iddianamede!
  • Ben Halkevi üyesiyim ve halkların kardeşliği olan Newroz bayramına katılmak istedim. Barış ve kardeşlik duygularıyla katılmak istedim.
  • Cezaevinde 70 bin insanın Newroz'a katıldığını okudum. 70 bin insan terör örgütü üyesi mi?
  • Bugüne kadar bu bayram yıllardır hafta sonu kutlanıyor. Öğrenci olduğum için bu tarihi seçtim. Bu suç teşkil etmemeli.
  • Newroz bayramı barış ve kardeşliğe inanan herkesin gidebileceği bir bayramdır.
  • Bu bayramın 18 Martta olacağına dair her yerde afişler vardı .Kimse bunlara müdahale etmedi. Yani Newrozdan haberim olması normal.
  • Biz Newroz'a katılmadık bile. Yalnızca istek olarak kaldı. Alana ulaşamadan polis saldırısına maruz kaldık.
  • O gün sivil giyimli insanlar ellerinde sopalarla ordaki insanlara saldırdı Kendimi savunma amaçlı elime taş aldım ama kimseye atmadım. Zaten gösterilen fotoğraflarda polis de yok!
  • Ben üniversiteliyim bazı konularda fikir beyan etmem normal. Not defterime aldığım tiyatro, müzik notları terör örgütü faaliyetiymiş.
  • Liseli Genç Umut'un eylemine şifrecileri protesto etmek için katıldım.Hiç kimse bu kadar çabuk terör örgütü üyesi olarak suçlanmamalı.
  • Somut olmayan delillere karşı kendimin terör örgütü üyesi olmadığına dair savunma yapıyorum.Delilleri karartabileceğimiz iddiasıyla tutuklandık.Ancak ortada somut bir delil bile yok.
14:50 Eren Yurt'un savunmasının ardından şimdi tutuklu bir diğer üniversiteli Oğuz Yüzgeç'in savunması alınmaya başlandı. Yüzgeç: "1 senedir tutukluyum eğitim hayatım kesintiye uğradı. 1 sene içinde ilk kez savunma hakkına sahibim"

Eren Yurt'un savunmasından notlar (baştan sona doğru):
  • HDK (Halkların Demokratik Kongresi) iddianamede yasadışı olarak gösterilmiş; ancak HDK'nın kongreleri televizyonlarda yayınlandı
  • Kimsenin talimatıyla Newroz'a katılmadım. Newroz bir halk bayramıdır.
  • Yurt, Newroz sebebi ile tutuklananın sadece onlar olduğunu hatırlattı. Yurt, "Bu davadan da tahliye çıkmalı" diyor.
  • Çapa civarında Milliyetçi Hekimler Derneği'nden kafamıza taş yağdı. Bu saldırı iddianamede yer almadı.
14:40 Tutuklu üniversitelilerden Eren Yurt'un savunması alınmaya başlandı. Eren Yurt; "İddianamem bile 7 ay sonra yazıldı" dedi. “İddianamedeki birçok delil not defterimde yazdığım notlar. Ben EMEP üyesiyim, başka bir örgütün üyesi değilim. 18 Mart sabahı evden çıktığımda 9,5 ay tutuklanacağım aklıma gelmemişti.”
14.30 Burcu Deniz’in ardından Deniz Aydın ifade veriyor: “Aşırı gaz kullanıldığından polise yaklaşamadık bile.”
14.20 Hakim üniversitelilere, neden Newroz’a katıldıklarını soruyor. Burcu Deniz’in yanıtı: “Newroz bir bayramdır, Kürt halkının direnişinin sembolüdür, bu sebeple yanlarında olmak istedim.”
14.15 Kimlik tespitleri yapıldı. Bekir Sürücü ifade veriyor. Hakim 2009′da yapılmış eylemlerle ilgili sorular sordu, “yasak kitap bulunmuş” dedi. Sürücü iddiaları reddetti.
14:07 Yer yok gerekçesiyle aile üyelerinden bazıları salona alınmadı.
14.05 Tutuklu öğrenciler ve avukatlar içeri alınıyor. Basının ve ailelerin girişine engel çıkarılıyor. Avukatlar ve aileler engellemelere itiraz ediyor. Zaman gazetesi yazarı içeri alınırken, diğer basın mensupları içeri alınmıyor.

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Zaman gazetesi yazarı içeri alınırken, diğer basın mensupları içeri alınmıyor.

14:00 Hakim yoklama yaptı, duruşma gecikmeli olarak başladı.
13.00 Duruşma 13.30′da başlayacak.
11:00 Dava gecikmeli olarak başlayacak.
10:00 Açıklamalar sona erdi. Halaylarla bekleiş sürüyor.
09:35 Hukuk Fakültesi öğrencileri de cüppeleriyle Çağlayan Adliyesi önündeler. Hukuk öğrencileri adına yapılan açıklama: “Bize Hukuk Fakültesi’nde adaleti anlattılar. Ama Türkiye'de adaleti bulamıyoruz.
09:30 Adliye’ye destek için gelenler arasında Öğrenci Kolektifleri, HDK Gençlik Meclisi, Emek Gençliği, Sosyalist Yeniden Kuruluşçu Gençler, Öğrenci Dayanışması, Devrimci Hareket, TKP’li Öğrenciler, Genç-Sen, Liseli Genç Umut ve Halkevleri üyeleri var.
09:00Çağrıcı kurumlar Öğrenci Kolektifleri, Sosyalist Yeniden Kuruluşçu Gençler, Emek Gençliği, HDK İstanbul Gençlik Merkezi, adliye önünde. Basın açıklaması okunuyor

Kaynak: kolektifler.net

Newroz davası sanıkları tahliye edildi

6 kişinin tutuklu, toplam 11 kişinin yargılandığı Newroz davası Çağlayan Adliyesi'nde görüldü. Newroz davasında tutuklu yargılanan herkes tahliye edildi
10 Nisan'da Newroz kutlamalarına katıldıkları gerekçesiyle 17 kişi operasyonla gözaltına alınmış, 14 Nisan'da 6 kişi çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı. 6 kişinin tutuklandığı toplam ise 11 kişinin yargılandığı Newroz davası Çağlayan Adliyesi'nde 9 ay sonra görüldü.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Öğrenci Kolektifleri, Emek Gençliği, Sosyalist Yeniden Kuruluşçu Gençlik ve HDK İstanbul Gençlik Merkezi'nin çağrısıyla adliyede yüzlerce insan toplandı. Öğrenci Dayanışması, Devrimci Hareket, TKP’li Öğrenciler, Genç-Sen, Liseli Genç Umut ve Halkevleri de destek için adliye önündeydi. Sabah saatlerinde biraraya gelinerek destekleyici kurumlarla birlikte basın açıklaması gerçekleştirildi.
TMMOB Gençlik Komisyonları üyesi bir üniversiteli tarafından okunan basın açıklamasında "Tutuklu arkadaşlarımız barış dedikleri için, halkların kardeşliğini savundukları, anadilde eğitim istedikleri, Newroz Bayramı’nı kutladıkları için 9 aydır Tekirdağ F Tipi Hapishanesinde tutuklular. AKP’nin sahte açılım yalanlarına, Kürt sorununda çözüm yalanıyla baskı, şiddet, tutuklama ile yıldırma politikalarına karşı, üniversiteliler olarak, tüm tutuklu öğrenciler serbest bırakılsın, yaşasın halkların kardeşliği diyoruz" denildi.
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Hukuk Fakültesi öğrencileri de cüppeleriyle gelerek "Tutuklu arkadaşlarımızın davasında hukuku öğrendik, adaleti arıyoz" diyerek basın açıklaması gerçekleştirdiler. Suç delillerinin hukuksuzluğundan bahsedilen açıklamada, "Cesur Yürek" filminin, İlkay Akkaya'nın telefon numarasını bulundurmanın, yaz kampına katılmanın dosyaya eklendiğine dikkat çekilerek "Yargılanan halkların barış ve özgürlük talebidir" denildi.
Image may be NSFW.
Clik here to view.
"AKP'nin oyununu bozacağız"
Gecikmeli başlayan davada, aileler yer yok diyerek içeri alınmadı. Basının içeri girmesine de sorun yaratılırken Zaman gazetesi muhaberinin içeri alınması gerek avukatlar gerekse sanıkların yakınları tarafından büyük tepki topladı.
Savunmamaları teker teker alınan sanıklar, Newroz'a katılmanın suç teşkil etmediğinin ve açık çağrılı bir şekilde düzenlendiğinin altını çizdi. Yargılananın halkların kardeşliği olduğu belirtilen savunmalarda Öğrenci Kolektifleri üyesi Kadir Ev "Bize karşı yapılan faşizan bir uygulamadır. Ben bugün buradan AKP'nin oyununu bozup buradan tahliye çıkacağına inanıyorum" diyerek barış ve kardeşlik talebini yineledi (davadan dakika dakika aktarımlar ve savunmaların tamamı için tıklayınız)
Image may be NSFW.
Clik here to view.
İçeride dava sürerken dışarıda da halaylar ve türküler eşliğinde bekleyiş sürüyor
Tüm sanıklara tahliye
Uzun saatler sonrasında hakim 6'sının tutuklu toplam 11 kişinin yargılandığı davaya tahliye kararı verdi. Dışarı da ise "Üniversiteyi, ülkeyi, sokağı özgür bırak" sesleri yankılanıyordu.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

"Üniversiteyi, ülkeyi, sokağı, özgür bırak"

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Tahliye kararının ardından "Dev-Genç marşı" okunuyor

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Çağlayan Adliyesi'nde dev halay: Özgürlüğün türküleri yankılanıyor
Tahliye kararının ardından arkadaşlarını almak için Tekirdağ Cezaevi'ne giderek, arkadaşlarını karşıladı.
Tahliye edilen üniversiteliler Oğuz Yüzgeç, tahliye sonrasında yaptığı konuşmada "Halkların kardeşlik talebinin yargılandığı bu davaya dair çok şey söylemeye gerek yok zira hepimiz AKP yargısını ve politikalarını yakından tanıyoruz. Ancak tutukluluk dönemine dair bir şeyler söylemek gerekirse o da şudur ki; bizler fiziksel olarak yanınızda olamasakta mücadelenizdeydik bu 9 ay boyunca. Şimdi ise birlikte omuz omuza vereceğiz" şeklinde konuştu.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Kadir Ev ise “Dışarı çıktık ama burası yıkılması gereken daha büyük bir zindan” diyerek asıl mücadelenin şimdi başlayacağı vurgusunu yaptı.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Tekirdağ Cezaevi'nin önünde tahliye edilen üniversitelilerle birlikte halaylar çekildi

Image may be NSFW.
Clik here to view.

"AKP'den hesabı gençlik soracak"
Kaynak: kolektifler.net

Dağevleri halkı 4+4+4'e karşı biraraya geldi

Büyük Eğitim Hakkı Buluşması'na günler kala Dağevleri halkı 4+4+4'e karşı biraraya geldi. 18.01.2012 Cuma günü 2 Temmuz Parkı Yaşam Evi'nde biraraya gelen mahalle halkı 4+4+4 yasasının uygulamaya girmesinin ardından okullarda yaşanan ve yaşanacak olan sorunları tartıştıktan sonra bundan sonra haftada bir biraraya gelerek eğitim hakkı için mahalle meclisi kurma kararı aldılar. Etkinlik 26-27 Ocak'ta yapılacak olan foruma çağrı yapılarak sona erdi.

Sarıyer Ferahevler halkı barınma hakkı için örgütleniyor

Sarıyer Halkevi'nin de bileşeni olduğu Sarıyer Yaşam Platformu 27 Ocak Pazar günü  Ferahevler Mahallesi’nde “Kentsel Dönüşüm ve Mahallemizin Geleceği”  adı altında bir toplantı düzenledi

Giresunlular Kahvesi’nde dün (27 Ocak) gerçekleşen toplantıya Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Gürkan Akgün, Şehir Plancısı Özgür Yayla, Avukat Mehmet Ümit Erdem ve Maden Mahallesi Dernek Başkanı Ali Doğan katılarak mahalle halkına bilgi ve deneyimlerini aktardılar.

Şehir Plancıları Odası İstnabul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Gürkan Akgün ilk sözü alarak “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi ile ilgili kanun”un çıkmasının ardından önce Armutlu Mahallesi’nin ardından da Derbent Mahallesi’nin ve Gaziosmanpaşa’da on dört mahallenin birinci derece afet riski altındaki bölge ilan edildiğini belirtti. 2000 senesinde Japonya’dan gelen bir heyetle yapılan incelemelerde İstanbul’da deprem risk tespiti yapıldığını ve İstanbul’un kuzeyi özellikle de Sarıyer’in en sağlam zemin olarak raporlandığını aktararak bunun aslında tek bir anlamı olduğunu İstanbul’da ancak zor yoluyla girebilecekleri bu mahallelerdeki yıkımlara bir kılıf uydurmaya çalıştıklarını belirtti.



Akgün’ün ardından sözü alan Avukat Mehmet Ümit Erdem “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi İle İlgili Kanun”un çıkmasının ardından hukuksal olarak kazanım sağlamayı düşünenlerin yanıldığını asıl kazanımın fiili mücadeleyle gerçekleşebilceğini hukuk mücadelesinin sadece bu mücadeleyi destekler bir konumda olabileceğini belirtti.

Konuşmaların ardından mahallelinin sorularına cevap veren konuşmacılar kentsel dönüşüm tehtidine karşı tek çözümün mahalle halkının bir arada durmasının olduğunu, bunun da tek bir yöntemi olduğunu, barınma hakkına sahip çıkan bir mahalle örgütlenmesi kurmak gerektiğini belirttiler.

Toplantı çıkışında mahalle halkı  dernek kurmak üzere tekrar bir araya gelmek için iletişim adreslerini alarak, mahallede yapılacak iki toplantıdan sonra dernek kurma kararı  aldılar.





Kaynak: Sarıyer Yaşam Platformu

Dağevleri'nde eğlenceli tatil başladı




Sarıyer Halkevleri'nin de üyesi olduğu Sarıyer Yaşam Platformu; 2 Temmuz Yaşam Evi'nde çocuklarla birlikte eğlenceli tatil etkinliklerine başladı.

"Eğlenceli Tatil" etkinliklerinin ilk gününe çocukların ilgisi yoğundu.
Daha önce de Kocataş Mahalle Derneği'nde üniversite öğrencileri ve gönüllülerle birlikte  yapılan yarıyıl tatili çalışmaları bu sene de Dağevleri 2 Temmuz Parkı Yaşam Evi'nde gerçekleştiriliyor. İlk gün de çocuklarla birlikte resim ve koro çalışması yapıldı. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma olmak üzere haftanın üç günü gerçekleştirilicek olan çalışmalar yarıyıl tatili boyunca devam edecek.







Ferahevler'de kentsel dönüşüme karşı toplantılar devam ediyor



Ferahevler Mahalle Dernek Girişimi ve Sarıyer Yaşam Platformu Ferahevler'de üçüncü halk toplantısını düzenledi. 

Tuncelilerin Kahvesi'nde düzenlenen toplantıya avukat ve şehir plancıları katıldı. Toplantıda ilk sözü mahalleden Demet Çakıl alarak bir müddettir mahallede bilgilendirme toplantısı yaparak kentsel dönüşüm tehdidine karşı bir mahalle derneği kurma isteklerini duyurmaya çalıştıklarından bahsettikten sonra sözü şehir plancısı Başar Alipaça'ya devretti.
Başar Alipaça İstanbul'u buraya göç eden emekçilerin kurduğunu ve bugün işgalci olarak ötekileştirilen halkın şehrin gerçek sahipleri ve kurucuları olduklarını vurguladı. Alipaça’dan sonra sözü Avukat Mehmet Ümit Erdem devralarak İstanbul’dan ve Türkiye’den kentsel dönüşümü örneklerle anlattı. Örneklerin hepsinde kentsel dönüşüm uygulanan bölgenin halkının mağdur olduğuna ve bu dönüşümlerin halkın çıkarına olmadığına değinerek, Sarıyer’in bir bir afet riski altındaki alan ilan edilmesinin tesadüf olmadığını vurguladı. Konuşmaların ardından forum kısmına geçildi.

Forum kısmında ilk sözü AKP Sarıyer ilçe belediye meclisi üyesi Cemil Özbalta alarak Kentsel dönüşüm uygulamasının Sarıyer halkı için hayırlı olduğunu iddia etti ve “Allah’ın izniyle kepçelerle gireceğiz” dedi. Ferahevler halkının bu yalanlara karnımız tok diyerek kendisini susturdu. Mahalle halkının tek tek söz alarak Ferahevler’de yıkımlara karşı bir örgütlenme oluşturma ve mahalle derneği kurma isteklerini dile getirdi. 






Nöbet sırası çocuklarda






 Yaz boyunca mahalleli olarak direnerek ve nöbet tutarak elbirliğiyle yaptıkları yaşam evinde nöbet sırası çocuklara geçti. Yarıyıl tatillerini yaşam evinde eğlenceli derslerde geçiren çocuklar film izleyip, resimler yapıp, satranç oynamayı öğrenirken ders aralarında da oyunlar oynuyorlar. 

“Eğlenceli tatil” çalışması sona ererken çocuklar ikinci dönem için de hazırlıklarını yapmaya başladı. 4+4+4 uygulaması ile zaten kötü olan eğitim sistemi içinden daha da çıkılmaz bir hal alması üzerine ders notlarının kötüleşmesinden şikâyetçi olan çocuklar ve veliler ikinci dönemde Yaşam Evi’nde gönüllü eğitmenlerle birlikte okula yardımcı ders programı çıkarttı. İkinci dönemde de orta okul ve lise öğrencilerine yönelik matematik, Türkçe ve fizik dersleriyle yaşam evinde çalışmalara devam edilecek.










İstanbul Halkevi Barınma Hakkı Meclisi'nden açıklama



Kentsel yıkıma ve rantçılara karşı
HALKIN ONURU VE BARINMA HAKKI İÇİN DİRENEN DİKMEN VADİSİ HALKININ YANINDAYIZ!

Kentlerimizi, mahallelerimizi, tarihsel ve kentsel değerlerimizi hedef alan kentsel rant yağmasına karşı örnek bir direniş sürdüren Dikmen Vadisi halkının onurlu mücadelesini destekliyoruz.
AKP’nin kent yağması çılgınlığının en saldırgan temsilcilerinden Melih Gökçek,  7 yıldır büyük bir kararlılıkla direnen Ankara Dikmen Vadisi halkına bu kez riskli bölge yalanlarının arkasına sığınarak, mafyacı taşeron bir şirketle saldırıyor. Yıllardır rüşvetle, tehditle, polis kuşatmasıyla, plastik mermilerle, göz altılarla Dikmen’den söküp atamadığı Vadi halkını bu kez Kentsel Dönüşüm Yasası ve açık mafyatik yöntemlerle yıldırmaya çalışıyor.

Ancak 7 yıldır insanca bir yaşam için, halkın barınma hakkı için büyük bir onur ve kararlılıkla direnen Vadi halkı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve mafyacı taşeron şirket işbirliğiyle gerçekleştirilen bu yeni saldırıyı da boşa çıkarmıştır. Yıllardır süren direnişleriyle kentsel rant saldırılarının hedefi haline gelen bütün mahallelere ve kentlere örnek olan Dikmen halkı, vadiye gelen taşeron şirketi kovalayarak yine örnek bir mücadele sergilemiştir.
Dikmen halkının taşeron şirketi mahallesinden kovalaması, halkın yıllardır bedelini kat kat ödeyerek bin bir emekle var ettiği evlerine, mahallelerine, kent meydanlarına, tren garlarına, kentlere ve ormanlara rüşvetle, yalanla, hileyle, faşizan ve mafyatik yöntemlerle saldıran AKP’nin kentsel yıkım saldırılarına karşı, Dikmen halkının meşru öz savunmasıdır.
Bizler İstanbul kentinin “riskli alan” ilan edilen mahallelerinde yaşayanlar; mahallesini, evini savunduğu için “arazi mafyası” ilan edilip gözaltına alınanlar; Haydarpaşa’yı, Taksim’i ve İstanbul kentini kent yağmasına karşı savunanlar, rant için değil halk için kent isteyenler olarak halkın onuru ve barınma hakkı için direnen Dikmen halkının yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz. Barınma hakkımızı ve insanca yaşanacak kentler istiyoruz. Tüm İstanbulluları İstanbul için, halkın onuru ve barınma hakkı için örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.

KENTSEL YAĞMAYA SON!
SERMAYE DEFOL! İSTANBUL BİZİMDİR!

HALKEVLERİ İSTANBUL BARINMA HAKKI MECLİSİ

Kuruluş yıldönümümüzde dostlarımızla buluşuyoruz

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Halkevleri'nin 81. kuruluş yıldönümünde 3 kuşak Halkevcilerle biraraya geliyoruz. 

24 Şubat Pazar günü saat 10.30'da Bosfor Restaurant'ta düzenleyeceğimiz etkinliğe tüm dostlarımız davetlidir.



Bir Kadın Tanıdım


Bu yazıda bahsedilen kadınların hepsi gerçek kadınlar ve hikayeleridir.

     Evli ve bir çocuklu, eşiyle birlikte tüm yoksullukları yaşayarak evinde bitmez tükenmez işlerde hayatını geçiren bir kadın tanıdım. Sonunda erkek emekli olup parayı bulunca kendisini aşağılamaya, küfretmeye, evden kovmaya başladı. Üstelik birden ayrı yatmalarına rağmen canı istediğinde kadının rızası olmadığı halde birlikte oluyordu.
     Bir kadın tanıdım, eşinden boşanmış, o perişan olmasın diye uzun yıllar aynı evde kendisi de yoksul olmasına rağmen birlikte yaşayıp adama da bakan.
Aynı adam iş bulup evleri ayırdıktan sonra kadın dara düşmesine rağmen dönüp de bir kez   olsun bakmadı kadına.
Bir kadın tanıdım, kendisinin üstün özellikleri olmasına rağmen delicesine sevdiği erkek ne diyorsa ona göre kendisini değiştiren, ödün veren. Hak etmediği aşağılık davranışlara maruz kalıp ses etmeyen. Sonunda o erkekten hamile kaldı ve bu sorunu çözerken erkek maddi veya manevi yanında olmadı.
Bir kadın tanıdım, yıllarca ağır ev işlerinde çalışarak evin ihtiyaçlarını karşılayıp kızını tek başına büyütmüş. Kocası olacak adam malulen emekli olunca, aldığı paraları başka bir kadınla keyfine göre harcadı. Sonunda kadının da çok emek verdiği evi de satarak başka bir kadınla yedi. Kadın ise hala adam için çektiği kredinin borçlarını ödüyor.
     Bir kadın tanıdım, iki çocuğunu da kendisiyle işe götürüp getirerek nice zorluklarla emekli oldu. Kocası ise her gece alkol alıp evde kadına ve çocuklara şiddet uyguluyordu. Ve kadının yıllarca sarf ettiği emeklerle sahip olduklarını da bir çırpıda kadını da kandırarak tüketti.
Psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddete uğrayan bu kadınların ortak sonu ne oldu biliyor musunuz? Kendilerini sömüren erkeklere “Yeter artık ben bu zulmü hak etmiyorum” dedikleri  an başı dik, güçlü, yepyeni bir kadın ortaya çıktı.
     Sömürüsüz, şiddetsiz, hakaretsiz daha iyi bir yaşam için kendilerini ve dünyalarını değiştirme gücünü buldular. Önce ağladılar sonra öfkelendiler ve sonrasında ise yüzlerinde kocaman renkli bir gülüş yer aldı.
İçimize atarak, ağlayarak, boş verip üstünü örterek kendimize zarar vermekten başka hiçbir yere varamayız.     
     Şiddet gördüğümüz, aşağılandığımız, sömürüldüğümüz, tacize, tecavüze uğradığımız, öldürüldüğümüz için utanması gereken bizler değiliz. Asıl utanması gerekenler bu suçları işleyen erkekler ve o zihniyetin savunucusu ve yaygınlaştırıcısı olan devlet, yargı ve medyadır. Bunlara karşı mücadelenin tek yolu da kadın dayanışmasıdır. Hayata kocaman renkli bir gülüş atın ve o gülüşleri birleştirin işte o zaman seyreyleyin neler oluyor.

                                                                                                                                 Filiz AKTAŞ

Okulumuz aynı kalsın



Image may be NSFW.
Clik here to view.
Sarıyer Büyükdere Mahallesi’ndeki Mehmet İpgin İlköğretim Okulu’nun 4+4+4 yasası kapsamında kendilerinden habersiz ortaöğretime dönüşeceğini öğrenen veliler, topladıkları imzalarla bugün (27.02.2013) İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gittiler.

Geçtiğimiz hafta il Milli Eğitim Müdürlüğü’nde yapılan toplantının ardından okullarda dönüşümler hızla başladı. Eğitim öğretim döneminin ikinci yarısında okullarının ortaöğretim olacağını  öğrenen Sarıyer Büyükdere Mahallesi Mehmet İpgin İlköğretim Okulu velileri de topladıkları imzalarla birlikte, bugün (27.02.2012) Sarıyer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gitti.  İlçe Milli Eğitim Müdürü olmadığı için Şube Müdürü ile görüşen veliler ile birlikteydik.

“Sorun okulun değişmesi değil eğitim sisteminin kendisi”

Görüştüğümüz 1. Sınıf velisi Arzu Kodan “Okulumuzun ilköğretim veya ortaöğretim olmasını istemiyoruz çünkü bizim okulumuz bu haliyle bize yetiyor. Ayrıca bizi göndermeyi düşündükleri okul olan Atatürk İlköğretim Okulu depreme dayanıksız ve ulaşım açısından Büyükdere’ye uzak bir okuldur. Biz okulumuzun dönüştürüleceğini üçüncü kişilerden öğrendik ve Müdürümüz bugün bilgilendirdi bizi. “dedi.
Ardından 5,5 yaş velisi Aysun Sevimli çocuğun başta adapte olmakta güçlük çektiğini, çocuğunun tam okula alışmışken şimdi başka bir okula göndermek zorunda kalacaklarını belirtti. Bir başka veli Gülşen Bahadır “Bu taşınma veya taşınmama meselesi değildir. Asıl sorun sistemin içindeki bu çatlaktır. Bu sene 4+4+4 var, seneye bu olmayabilir, başka bir neden bulurlar. 2 yılda 3 yılda bir değişen bu eğitim sisteminde bugün okul değişir, kıyafet değişir, ders müfredatı değişir. Ama yarın ne olacağı belli değil, esas sorun budur. Eğitim sistemi deneme tahtasına dönüştü. Serbest kıyafet dediler, şu anda çocuklarımız gelişim çağında, sürekli boyları uzuyor, gittik bir şeyler aldık, iki ay boyunca serbest kıyafetle gidildi okula, şimdi tekrar forma giyineceksiniz diyorlar. Bu sistemle alakalı bir şey, okulun değişmesiyle alakalı değil” dedi.
Bir başka veli Burcu Çolak “Bizler ses çıkarmasını bilmiyoruz. 4+4+4 diyorlar tamam diyoruz. Ama mücadele etmeliyiz. Bu çocukları yetiştiren bizleriz. Çocuğumun kaç yaşında okula başlayacağına bırakın ben karar vereyim. Bir yasa, bir kanun çıktığında, hele de eğitimle ilgili bir yasa kanun çıktığında bunun önceden düşünülmesi ,velilere danışılması, bilgilendirilmesi gereklidir. Benim çocuğum yaşıtlarından daha gelişkin olduğundan kendisinden küçük çocuklara yanlışlıkla zarar veriyor. Sınıfında benim çocuğumun beline gelen çocuklar var. Çocukların bir gün burnu kanıyor, bir gün gözü morarıyor, ertesi gün kolum ağrıyor diyor” diyerek 5,5 yaş ve 7 yaş çocuklarının birlikte okumasının sakıncalarına değindi.
Ardından Nuriye Yazır “Öğretmenler de sorun yaşıyorlar. 7 yaşında başlayan çocukla 5,5 yaşında başlayan çocuğun algılaması aynı değildir. Sadece okulda bitmiyor evde de bizler eğitim veriyoruz. Çocuğumuz başaramayınca baskı yapıyoruz, bağırıyoruz, çocuk ağlayarak masadan kaçıyor, çocuklarımızın da psikolojisini bozuyoruz. Çünkü henüz oyun çocuğu ve çocukluk çağında üç ayın dahi çok önemi vardır” dedi.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
4+4+4 için her türlü imkân seferber edilmiş. Bakan söz vemiş, öğrencilerin ulaşım ve beslenmesi bakanlık tarafından karşılanacak.

Okullarının bahçesinde biraraya gelen veliler topladıkları imzalarla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gitti. İlçe Milli Eğitim Müdürü’nü yerinde bulamayan veliler Şube Müdürü Mehmet Akgündoğdu ile görüştü. Okulları değişirse taşımalı eğitim sistemine geçmek zorunda kalacak olan veliler endişelerini şube müdürü Akgündoğdu’ya  anlattı. Şube müdürü Akgündoğdu velilerin topladıkları imzaları almak istemeyerek, velilere bu kararın bakanlıktan gelen bir karar olduğunu, ellerinden bir şey gelmeyeceğini belirttikten sonra, evlerine belli kilometreden fazla uzaklıktaki okula giden öğrenciler için taşıma ve gıda masraflarının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanacağını, bunu da bizzat bakanın kendisinin söylediğini vurguladı. 

Milletvekili olmadan söz hakkınız yok

Dilekçelerini teslim etmek isteyen velilere şube müdürü Akgündoğdu, “siz yüzbin tane de dilekçe verseniz kanunu değiştiremezsiniz. Ancak milletvekilliği seçimlerine girersiniz, milletvekili seçilirsiniz, iktidara gelirsiniz, iktidara geldikten sonra yumruğunuzu masaya vurursunuz ve dersiniz ki ben bunu kabul etmiyorum, bu okul dönüştürülemez” dedi.
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Hak aramak tavuk çalmak oldu

Velilerin imzaları vermekte ısrar etmesi üzerine, 4+4+4 yasasının çıktığını ve buna karşı gelinemeyeceğini anlatmak için dilekçe vermeyi tavuk çalmaya benzeten Akgündoğdu, “Birisi bir tavuk çalsa mahkemeye çıksa hakime dese ki ‘ben tavuk çalmanın suç olduğunu bilmiyorum’, olur mu hiç öyle, sizin durumunuz da bu, yasa çıkmış bir kere, karşı çıkamazsınız” dedi.
Yaklaşık yirmi dakika boyunca velilere konuşma fırsatı tanımayan şube müdüründen fırsat bulup da konuşan veli “bu kararların, başta sizin de belirttiğiniz gibi, bakanlık tarafından geldiğini ve önümüzdeki günlerde İl Milli Eğitim Müdürlüğünde bir toplantı yapılacağını anlattınız. Bakanlık, valiliğe, valilik il milli eğitim müdürlüğüne, il milli eğitim müdürlüğü de ilçe milli eğitim müdürlüklerine emir verir. Bakanlık Sarıyer’i bilmez, ama bizler biliriz, şimdi bizim de sizden bir ricamız var, bu talebimizi il milli eğitim müdürlüğüne bildirmenizi istiyoruz” dedi.
Görüşmenin ardından topladıkları imzaları ilçe milli eğitim müdürlüğüne bırakan velilere cevabın on gün sonra geleceği bildirildi.

Bakanlığa kadar gideriz

Milli Eğitim İlçe Şube Müdürü’yle görüştükten sonra değerlendirme yapan veliler, şube müdürünün söylediklerinin inandırıcı gelmediğini belirttiler. Geçtiğimiz sene okullarında güçlendirme çalışması yapılırken de taşımalı eğitim yapıldığını, aracın okulun önünden kalktığını ve dokuz yüz öğrenciye iki otobüs verildiğini, öğrencilerin üst üste geçici okula gittiğini anlattılar. Bundan sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden olumsuz cevap gelirse, önce okullarının statüsünü öğrenip İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, ardından da gerekirse bakanlığa kadar gideceklerini söylediler.
Viewing all 82 articles
Browse latest View live